3 Lisan 4 Ülke ve Sayısız Deneyim

03/06/2022

Elif Tapan

Amerika, İtalya ve Fransa’da okudu, yaşadı ve bazılarında çalıştı. Birbirinden başarılı, farklı ve ünlü restoranlar, catering şirketleri yarattı. Birçok yemek kitabı yazdı, televizyon programları yaptı, yemek dersleri verdi ve bunları yapmaya devam ediyor. Çalışkan, titiz, yaratıcı ve en önemlisi işine aşık bir kadın Elif Tapan...

İlkokul yıllarına dönersek…

İlkokula 5 yaşına başlamıştım. Biraz erken bir yaştı belki ama öğretmenim çok iyi olduğu için zorlanmadan okudum. Ortaokulda Notre Dame de Sion’a girdim. Okulun çok katı bir disiplini vardı. Bir de sırf kız okulu olması yüzünden biraz zorlandım.

Notre Dame de Sion yıllarınız nasıl geçti?

Pek parlak bir talebe olamadım. Ama dil öğrenmeye çok yatkın olduğumu fark ettim. Bir de sevdiğim hocaların derslerinde çok iyi olduğumu. 2 sene hazırlık, 3 sene ortaokul, 3 sene lise toplam 8 yıl okudum. Bitirdiğimde ise ne olmak istediğime dair hiçbir fikrim yoktu. Üniversiteyi yurtdışında okumama, ailemle birlikte karar vermiştik. Bu nedenle ve başkasının hakkını yememek için üniversite sınavına bile girmemiştim.

Üniversite eğitimi için hangi ülkeyi seçmiştiniz?

Amerika. Aslında ne okumak istediğimi gerçekten bilmeden Amerika’da başvurup kabul edildiğim okullardan birine gittim. İlk dönem İngilizce okudum biraz. Georgetown Üniversitesinin dil kursuna gittim. Sonra Mount Vernon College’e geçtim. O zamanlar bu okul bir kız kolejiydi. Dame de Sion’dan sonra koca Amerika sadece birkaç tane olan kız üniversitesini bulmuştum.

Neden birçok bölüm ve üniversite varken bu bölümü ve üniversiteyi seçtiniz?

Okulun yeri çok güzeldi. Washington D.C.’de müthiş bir kampüs. Çok güzel bölümleri vardı.  Ama işin gerçeği tek istediğim okula gitmemekti aslında. Lisenin özellikle son döneminde çok sıkıntı çekmiş olmam, sanırım böyle hissetmeme neden olmuştu. Bu yüzden liseyi severek, huzurla okumak çok önemli bence. Neyse o dönemde bu ruh halleri içindeyken en rahat okuyabileceğimi düşündüğüm Uluslararası İşletme bölümünü seçtim.

Amerika’ya gitmeden önce okullar ve diğer konular için bir danışmandan yardım aldınız mı?

Nerede! Yıl 1985. Yurtdışı eğitim danışmanlık şirketleri olmadığı gibi zaten başka ülkeye eğitime giden bile çok az insan var. Hatta başıma çok ilginç bir olay da geldi bu yüzden. Vize alırken öğrenci vizesi almamız gerektiğini bilmiyorduk! Kimse bizi bu konuda uyarmamıştı. Normal vize alıp bir güzel okula başladım ben. Sonra 1. Dönem bittiğinde, tatil için Türkiye’ye geri döndüm. Tekrar okula geri dönerken Paris üzerinden gidiyordum. Birkaç gün orada kalmıştım çünkü. Neyse Washington’a indim, vize memurunun önüne çıktım.

Kapıdan gireceğim. ‘Ne yapıyorsun burada’ diye sordu vize memuru. Ben de okuduğumu söyledim. Vizeme baktı ve bunun öğrenci vizesi olmadığını söyledi. Bende bilmiyorum tabii öğrenci vizesi nedir, alayım o zaman o vizeden diyorum. Görevli pasaportuma kocaman iptal damgası vurdu. Vizem iptal oldu, Amerika’ya giremiyorum. Aldılar beni bir ofise. Oldukça sert davranıyorlar bu arada. Ben de 18 -19 yaşındayım. Ve korkmaya başladım. Bana 2 tane opsiyon koydular. Ya orada mahkemeye çıkacağım ki orada mahkemeye çıkarsam ve hakim beni sınırdışı ederse 5 sene vizeye bile başvuramıyorum. Ya da geldiğim uçakla beni geri gönderecekler ki ben Paris’ten gelmiştim. Bu arada Fransa vizemde bitmişti. Paris’e girdiğimde son 2 günü falandı. Bu iki seçeneği de seçemeyeceğimi söyledim. Bu arada geldiğim uçakta gitti. Aynı uçakla göndermeleri gerekiyor. O zamanlarda her gün uçak yok ve bir sonraki uçak Çarşamba günü. Beni havaalanı oteline göndereceklerini ve kapıda bir polisle Çarşamba gününe  kadar kalacağımı söylediler. Ben başladım ağlamaya. Amerika’da yaşayan aile dostlarımızı aradım. Sonra büyükelçilik devreye girdi. Bunun üzerine biletimi kendim almam kaydıyla beni göndermeye razı oldular. Sonra İstanbul’a geri döndüm. 1 hafta içinde bütün işlemleri halledip, öğrenci vizemi alıp okuluma geri döndüm.

Oldukça maceralı olmuş gerçekten. Amerika’da Uluslararası İşletme bölümüne başladıktan sonra neler oldu?

Dersleri almayı başladığımda işletmenin bana hiç uygun olmadığını fark ettim. 3 hafta içinde o dersleri bırakıp, güzel sanatlar dersleri almaya başladım.  Amerikan sisteminde ilk 2 sene tam olarak ana dal belirtmeniz gerekmiyor. Bu yüzden Amerikan sistemini çok seviyorum.  Mecburi olan dersleri ilk 2 yıl içinde alıp bitirebiliyorsun. Ana dalını 2 yıl sonra seçme imkanın oluyor. Bu arada kendini tanıyıp ne istediğinin farkına vardığın için daha doğru bir tercih yapabiliyorsun.

Ama siz 3 haftada fark etmişsiniz.

Evet, çok da doğru bir tercih yapmışım.  İlk sınıfın, ilk döneminde okulun en parlak öğrencisi oldum. Amerikan öğrencilerin aldığı seviyedeki İngilizce dersini aldım. Hemen hemen bütün derslerden A, A+ alıyordum. Bu beni çok mutlu etmişti. Kendime güvenim geldi. Ondan sonra okula gitmek bir eğlence ve keyif haline dönüştü benim için.

Sanat bölümünde hangi konuyu ana dal olarak seçtiniz peki?

Fotoğraf Bölümünü ana dal olarak seçtim. Fotoğrafçılık çok ilgimi çekmeye başlamıştı. Aslında sanat her yönüyle ilgimi çekiyordu. Bugün yaptığım işte sanatsal yönü çok ağır basan bir iş. Sanata yatkınlığım ya da merakım olmasa işimdeki başarıyı yakalayamazdım. 

Okuduğunuz bölüm 2 senelik miydi?

Evet. Diplomamı aldıktan sonra bu sefer İtalya’ya gittim.

Neden İtalya’ya gittiniz?

Benim babam inşaat mühendisi. Turizm yatırımları vardı o dönemde. Otelcilik, Türkiye’de o zaman çok yeni bir sektördü. Bir yaz geldiğimde Club MEd’de staj yaptım.

Otelcilik ve özellikle yemek bölümü çok ilgimi çekti.  O zaman dünyadaki en iyi otelcilik okulu olan Ecole Hotelier de Lausanne ( Lozan School Hotel) gitmeyi kafama koydum. Okula kabul edilmek için neler gerektiğini araştırdım önce. Bazen okulların çok keskin istekleri olabiliyor. 1-2 sene bu isteklere hazırlık yapması gerekebiliyor. Bunun için çok önceden araştırmak önemli. Ama bundan korkmamak lazım. Çünkü yapılan bu çalışmalar bambaşka bir şeylere de fayda sağlayabiliyor. Bu okul sadece sınava girmek için 3 dil bilinmesini istiyordu ve ana dilini de saymıyorlardı. Fransızca, İngilizce’nin yanına bir dil daha öğrenmem gerekti.  Benim de canıma minnet.  Böylece İtalyanca öğrenmeye karar verdim ve Floransa’ya gittim. Hayatımdaki en doğru karardı. Bir sene orada okudum. Bütün dersleri ister İngilizce, ister İtalyanca alabiliyordunuz. Ben büyük bir cesaret örneği göstererek bir kelime İtalyanca bilmeden bütün dersleri İtalyanca aldım. Aynı anda dışardan İtalyanca dersleri almaya başladım. Sadece İtalyanların kaldığı bir oda buldum. Fransızca bildiğim için az da olsa bir şeyler anlıyordum. Dersler uluslararası lisanı olan sanat dersleri olduğu için beni çok zorlamadı. Hayatımın en güzel senesiydi.

Sınavı kazanabildiniz mi?

Evet, sınavı kazandım. Ama sınavı kazanmak yetmiyordu. Çünkü kazandıktan sonra da bir de bekleme sırası vardı. Neyse tanıdıklar araya soktuk, okul beni ilk dönemde almayı kabul etti. Fakat o sırada gönül işleri araya girdi ve okula gitmemeye karar verdim. Çünkü Paris’e gitmem gerekiyordu. Ailemin okula gitmeme nedeni olarak kabul edebileceği tek şey evlenmemdi. Ve biz de evlenip, Paris’e yerleşmeye karar verdik.

İnanmıyorum. O kadar hazırlık, emek…

Bu okula gitmemiş olmak sonra üzdü mü sizi?

Hayır, hiçbir şeye pişman değilim. Oraya hazırlanmak için bir dil daha öğrendim, Floransa da harika bir yıl geçirdim, hiçbir şey boşuna olmuyor hayatta.

Peki evlenip Paris’e gittiniz. Sonra çalışmaya mı başladınız?

Hayır. Otelcilik okumaktan vazgeçince catering işine yoğunlaşmaya karar vermiştim. Bunun için yine bir şeyler öğrenmem ve okumam gerekiyordu. Fransa’nın iyi okullarından Cordon Blue’ya gitmeye karar verdim. 2 seneye yakın okudum. 5 bölümü vardır buranın.

3 mutfak bölümü, 2 pastane bölümü.  Her bölümün sonunda bir sınava giriliyor, sonra 2 büyük sınava daha giriliyor ve  Grande Diploma Cordon Blue alınıyor. Ama her bölümün sonunda diploma alıyorsun. Bütün bölümleri bitiren az kişiden biriyim ben. Okul bittikten sonra nihayet Türkiye’ye döndüm. Ve ufak ufak ilk işime başladım.

Nasıl başladınız iş hayatına?

1995 senesinde Gurme adında küçük bir dükkan açtım. İsmi kayıt ettirmediğim için kısa bir süre sonra başkaları tarafından kullanılmaya başlandı. Ben de dükkanımın  ismini Elif Gurme olarak değiştirdim. Günlük kekler, ekmekler, özel tereyağlar, aromalı zeytinyağlar v.s yaptım. Buradan catering yapmaya da başladım. Sonra bir arkadaşımla ortak Krema diye bir yer açtık. Çok başarılı oldu. Sonra ben yalnız devam ettim. Yemek dersleri de vermeye başladım. Krema döneminde deprem oldu. Çok etkiledi işleri. Bir hüzün ortamı oluştu. İşler çok düştü. Krema’yı kapattıktan sonra Washington D.C.’deki en büyük catering firmalarından birinden çok cazip bir teklif aldım. Zaten artık başka birilerinin yanında çalışmayı da tecrübe etmek istediğim bir dönemdi. 2-3 sene orada çalıştım ve çok büyük bir tecrübe oldu benim için. Günlük kapasitesi 7000 kişi olan bir firma bu. Çok büyük davetler yapılıyordu. Amerika’da çalışırken kendi şirketimi de kurdum. Küçük bir şirket. Hem orada çalıştım, hem kendi işimi yaptım.  2-3 sene sonra (2003) oğlumun orada büyümesini istemediğim için tekrar Türkiye’ye dönme kararı aldım.

Yeniden Türkiye... Kendi işinizi yapmaya da geri mi döndünüz?

Evet, Arnavutköy’de yine catering amaçlı çok şirin bir yer tuttum, yüksek tavanlı. Bir de ortaya masa koydum, isteyen evde yapacağına yemek davetini burada yapsın mantığıyla. Benim için masa çok önemli bir eşyadır. O masada yapılan çılgınca bir organizasyon, planlama var. Ve iş esas masada planlamayla başlıyor ve en son masada sunumla bitiyor. Bu yüzden de buranın ismini Masa koydum. Masa çok başarılı oldu. 40 kişi alıyordu. Ama 80-100 kişi gelmek istiyordu. Sonra bir gün bir depoya gittim ve hayran oldum. Ve orayı tutup, Masa’yı taşıdım. Sıraselviler’deydi ve tam bir fenomen oldu. Konsept bir yerdi, kişiye özel parti mekanıydı.

Çeşitli tecrübeleriniz ışığında yurtdışında eğitime gitmek isteyenlere tavsiyeleriniz neler olur?

Eğer ki okuyacakları şey hakkında bir fikirleri varsa şanslılar, yok eğer yok ise fikirlerini açık tutup, belki de bugüne kadar hiç düşünmedikleri konulara da başlarını çevirip bakmalarını öneririm. Biraz ileriyi görerek,  seçimlerini yapmaları doğru olabilir. Bir de okul seçimi de önemli bir faktör. Okulun yeri hakkında önceden bilgi edinilmesini tavsiye ederim mutlaka. Kişinin gittikten sonra bunalıma girmemesi için bu önemli bir detay. İmkan varsa önceden okulun  görülmesini  öneririm. Çok soğuk yere gidip, bunalıma girip hiçbir şekilde okula konsantre olamayanlar, ya da çok fazla şehrin içinde olup eğlenceden kafasını kaldıramayanlar bunun gibi bir çok örnek var bu konuyla ilgili.

Sizin yurtdışında geçirdiğiniz bunca senede özellikle zorlandığınız bir konu olmuş muydu?

Olmadı aslında. Yani belki olmuştur ama ben onu zorluk olarak görmedim hiçbir zaman. İtalya’ya gittiğimde bile bir kelime İtalyanca bilmiyordum ama oraya bu dili öğrenmeye gitmiştim zaten. O yüzden hiç zorluk çekmedim. Kolay uyum sağlayan biriyim. Sonuçta alıştığının dışında bir şeyler yaşamaya gidiyor insan. Böyle düşünüp, gidilirse zorluk çekileceğini düşünüyorum.

Diğer Yazılar